İstatistikler,
olasılıklar dünyasında sınırsız bir varoluşa kapı açan disiplinlerdir.
İstatistik biliminin teknikleri ve becerileri kuantum fizikçisine,
ekonomistine, sosyoloğuna, psikoloğuna; modern dünyayı şekillendiren ve kontrol
eden hemen hemen tüm devlet dairelerinde, bürokrasilerde ve şirketlerde
bulunurlar. Dolayısıyla hem akademik hem de pratik çok çeşitli ihtiyaçlara
hizmet ederler. Bana göre; belirsizlik bilimidir istatistik. İnsanın düşünmeye
başladığı ilk andan itibaren var oluşu kanıtlanmıştı aslında. Hatta daha da
öncesi, insanın yaratılışıyla. Ancak literatürde durum böyle değil.
Stigler,
bu belirsizlik biliminin kökenlerini, on sekizinci yüzyılda gökbilimcilerin
karşılaştığı sorunlar içerisinde kısmen de olsa ele almıştı. Potansiyel
hataların ortadan kaldırılması astronomi için hayati önem taşıyorduçünkü önemli
teorik konular, özellikle gezegen ve ay hareketi, karmaşık dinamik sistemlerin
gözlemleri üzerine hesaplamalı olarak getirilebilecek doğruluk derecelerine
bağlıydı. Bu nedenle, Stigler tarafından izlenen bu köken çizgisi, Pierre-Simon
Laplace gibi matematikçi-gökbilimcilerin geleneğinden geçiyor ve Adrien
Legendre'nin 1805'in en küçük kareleri yöntemini formülize etmesiyle
sonuçlanıyordu. Takip ettiği bir diğer yol, matematikçilerin etkili bir
olasılık hesabı üretmek için yaptıkları çabaların dizisiydi; birincisi,
gözlemlerin sayısı arttıkça hata şansının nasıl azaldığını göstererek ve
ikincisi, gözlem tarafından üretilen sonuçların ortalama değerine dayalı
hesaplamalar yaparak. Bu tür yöntemlerin takip edilmesiyle, büyük hataların
neredeyse kesinlikle ortadan kaldırılacağı ve küçük hataların devam etme
olasılığının önemli ölçüde azaltılacağı iddia edilmişti. On sekizinci yüzyıla
gelindiğinde, astronomi uzun süredir kurulmuş ve tamamen matematikleşmiş bir
disiplindi ve bu nedenle gökbilimcilerin teorik doğruluk arayışında, hatanın
ortadan kaldırılması için matematiksel tekniklerin tasarımına önemli ölçüde
katkıda bulunulması gerektiği dikkat çekici olmuştu. Bununla birlikte, on
sekizinci yüzyılda eşit derecede çarpıcı olan, hem genel hem de derin olan, tüm
gözlemlenebilir dünyayı mümkün olan her yerde saymaya ve ölçmeye sunma
arzusuydu. Elektrik ve kimya gibi deneysel fiziksel bilimlerde, sadece birinin
beklediği yerde değil, açıktı. Fizik ve astronominin doğal dünya için
kanıtladığı gibi, sosyal dünyayı anlamak, tahmin etmek ve kontrol etmek için
başarılı olabilecek uygulanabilir bir sosyal bilimi formüle etme girişimlerinde
eşit derecede mevcuttu.
19.yy’da meydana gelen Sanayi
Devrimi sonucunda, insanlar yeni bilgiler edinmeyi adeta kutsal bir
amaç haline getirmişlerdi. Büyük bir iyimserlik dalgası Avrupa'yı yeni
olasılıklarla ele geçirdi. Doğayı yöneten tüm yasaları öğrenmek an meselesiymiş
gibi görünüyordu. Fizik, biyoloji, astronomi vb.alanlarda büyük ilerleme
kaydetmişlerdi, bu da aşırı iyimserliği haklı çıkarmıştı. O dönem iyi ölçümlere
sahip olsalardı, daha makul sonuçlar elde edebilirlerdi. Pozitivistler,
bunu anlamsız bulmuşlardı. Ancak Pozitivistleri haksız çıkarabilmek hiç de zor
değildi. Biraz önce, on sekizinci yüzyılda, gezegenlerin konumunun bazı
ölçümlerini yaparken, bazı hafif sapmalar vardı demiştik. Gezegenin sabit tek
bir konumda olması bekleniyordu ve biraz “yanlış yerde" idi. Bu
fenomen için iki olası açıklama vardı. Ya model yanlıştı ya da bu verileri
toplayan ekipman yeterince hassas değildi. Model oldukça iyi görünüyordu, bu
yüzden enstrümanlarda hata olmalıydı. Ekipmanın kalitesini iyileştirmeye
başladılar ve beklendiği gibi hatalar azaldı. Fakat ekipman daha doğru hale
geldikçe, tuhaf bir şey olmaya başlamıştı; hatalar azalmak yerine artmıştı!
Elbette, zamanın bilim adamları bunun nedenini merak etmişlerdi. Ve
cevap, dünyamızın deterministik değil stokastik olduğu, yani olayların içsel
olarak rastgele bir özelliği olduğu! En iyi veri koleksiyonlarına sahip
olsaydık ve doğanın mükemmel modelini bilseydik bile, yine de, kontrol
etmediğimiz rastgele faktörler olduğu için iyi bir tahmin garanti etmezdi.
Galton Board : Farklı dağılımların normal dağılıma yaklaştığını göstermeye çalışan bir ekipman.
Yeni dünyayla başa çıkmak için farklı tekniklere
ihtiyacımız vardı ve bildiğimiz gibi istatistik tam da burada çıkageldi. 18. Yüzyıl, İstatistik biliminin
doğuşu olmuştu.
İstatistik;
stokastik bir dünyayı anlamak için bir araç.
Esinlenilen Kaynaklar: 1)The History of Statistics:
The Measurement of Uncertainty Before 1900 – Stephen M. Stigler2) İslamiyet ve Pozitivizm – Auguste
Comte3)Lectures on the Industrial Revolution of the 18th century in England –
Arnold Toynbee
YAZAR: Cennet ÖLMEZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder